TEMEL KOŞULLAR VE ZORLUKLAR
Makroekonomik istikrar politikaları belirsizliği azaltmıştır ve dezenflasyon süreci ilerlemektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık, Ocak ve Mart aylarında 250 baz puan ile faiz indirimlerine başlamış ve politika faizini yüzde 42,5'e düşürmüştür, ancak sonrasında yurt içi mali çalkantı sebebiyle Nisan ayında 350 baz puanlık bir artışla yüzde 46'ya yükseltmiştir.
Fiyat istikrarı ana politika hedefi olmaya devam etmektedir ve para ve maliye politikaları dezenflasyon sürecini ilerletecek şekilde yönlendirilirken kırılgan grupları korumaya yönelik sosyal politikalar güçlendirilmektedir. Enflasyonun 2025 yılı sonu itibariyle yüzde 20 bandının üst seviyelerine indirilmesi beklenmektedir. Bu nedenle, sıkı para politikasıyla birlikte uygulanacak daha sıkı maliye politikası, beklentileri yeniden sabitlemek ve dezenflasyon sürecini devam etmek için kritik önem taşıyacaktır. Daha hızlı üretkenlik artışının ve ekonomik performansın önündeki yapısal engellerin kaldırılması da eşit derecede önemli olacaktır.
SON GELİŞMELER
Önemli parasal sıkılaştırmanın yanında, 2023'te yüzde 5,1 olan ekonomik büyüme hızı 2024'te yavaşlayarak yüzde 3,2'ye düşmüştür. İkinci ve üçüncü çeyrekte daralan ekonomik faaliyet, sanayi üretiminin dördüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,5 artarak toparlanmıştır. Dördüncü çeyrekte özel tüketimin katkısı büyümeyi sürüklemeye devam ederken, net ihracat önemli ölçüde azalmıştır. PMI göstergesinin 50 eşiğinin altında (Mart ayında 47,3 idi) ve kapasite kullanım oranının %75 düzeyinde kalması ile birlikte, büyüme ivmesi 2025 yılının birinci çeyreğinde hız kaybetmiştir.
İşgücü piyasası, yavaşlayan büyümeye rağmen halen güçlü seyretmektedir ve Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 8,2 olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan, geniş tanımlı işsizlik oranı (iş arama cesareti kırılanların ve eksik istihdam edilenlerin de dahil edildiği işsizlik oranı) yüzde 28,4 ile halen yüksek seviyelerdedir.
Reel efektif döviz kurunun (tüketici fiyat endeksine (TÜFE) dayalı) yüzde 21,6 değer kazanmasına rağmen ticaret açığının bir önceki yıla göre yüzde 23 oranında azalması ile birlikte, 2023 yılında 39,9 milyar ABD$ (GSYH’nın yüzde 3,6’sı) olan cari açık 2024 yılında 10 milyar ABD$’na düşmüştür (GSYH’nın yüzde 0,8’i). Doğrudan yabancı yatırım girişleri 4,7 milyar ABD$ ile sabit kalırken portföy girişleri 2023 yılına göre iki katına çıkarak 12,0 milyar ABD$ olmuştur.
Mayıs 2024’te yüzde 75 ile zirveye ulaşan enflasyon Mart 2025 itibariyle gevşeyerek yüzde 38’e inmiştir. Gıda fiyatları enflasyonu daha düşüktür ve artan fiyatların en kırılgan gruplar üzerindeki etkisini hafifletebilir.
Sıkı para politikası ve makro ihtiyati düzenlemeler bankaların karlılıklarını, sermaye yeterliliklerini ve finansal istikrarı güçlendirmiştir. Yüksek politika faiz oranları kredi artışını (Mart ayında bir önceli yıla göre nominal olarak %35) kısıtlamaya devam ederken , Türk lirası cinsinden kullandırılan krediler son aylarda artmıştır. Yüksek Türk lirası kredi maliyetleri döviz cinsinden kredi talebini arttırmıştır. Kur korumalı mevduat hesapları küçülmüş ve ters dolarizasyona katkıda bulunmuştur ancak bu eğilim son zamanlarda yavaşlamıştır. Aktif kalitesi geniş anlamda istikrarlı seyretmektedir; Ocak ayı itibariyle takipteki kredi oranı yüzde 1,9 olmuştur. Dış borçlanma koşulları iyileşmiştir ve bankacılık sektörü yeterli sermaye tamponlarına, yüksek karşılıklara ve yönetilen faiz oranı ve döviz risklerine sahiptir.
2023 yılında GSYH’nın yüzde 5,2’si seviyesinde olan mali açığın, yavaşlayan büyümenin yanında harcamaların artması ve gelirlerin zayıf seyretmesi ile birlikte 2024 yılında yaklaşık yüzde 5 seviyesinde kalması beklenmektedir. Genel kamu borç/GSYH oranı 2024 dördüncü çeyrek itibariyle yüzde 24,7 seviyesindedir.
Mart ayının ortalarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrasında finans piyasaları önemli bir baskı altına girmiştir. Mart ortalarına kadar 250 civarında olan kredi temerrüt takası (CDS) primi o zamandan bu yana 300’ün üzerine çıkmıştır. Net rezervler Şubat ayında swaplar hariç 65 milyar ABD$’nı aşmıştı (Şubat 2024’te 46 milyar ABD$ idi) ancak TCMB’nin döviz kurundaki istikrarı korumak için yoğun bir şekilde müdahalede bulunması ile birlikte, Mart ayı itibariyle 38 milyar ABD$’na düşmüştür. Nisan ortası itibariyle, lira nominal bazda yaklaşık yüzde 4 değer kaybetmiş, borsa endeksi ise yüzde 13 düşmüştür. Ekonomik durumun şu an için istikrara kavuştuğu görülmektedir.
2023 yılında önemli parasal sıkılaştırma nedeniyle yüzde 5,1’e ulaşan Türkiye’nin ekonomik büyüme hızı 2024 yılında yüzde 3,2'ye düşmüştür. Yıl ortasında daralan ekonomik faaliyet, sanayi üretiminin artması ile birlikte dördüncü çeyrekte toparlanmıştır, ancak büyüme ivmesi 2025 yılının başlarında tekrar yavaşlamıştır. Özel tüketim büyümeyi desteklemeye devam ederken, net ihracat zayıflamıştır. İşgücü piyasası nispeten güçlü kalmış, Şubat ayında manşet işsizlik %8,2 olarak gerçekleşmiştir, ancak geniş tanımlı işsizlik %28,4 ile halen yüksek seyretmektedir. Mayıs 2024'te yüzde 75'e ulaşan enflasyon, gıda fiyatlarındaki düşüşün yardımıyla Mart 2025'te yüzde 38'e gerilemiştir.
Dış tarafta, ticaret açığının azalması ve portföy girişlerinin güçlenmesi nedeniyle cari açık 2024 yılında önemli ölçüde daralmıştır. Durgun kredi kullandırımına rağmen bankaların sermaye yeterliliğini ve karlılığını güçlendiren daha sıkı para politikası sayesinde finansal sektörün dayanıklılığı iyileşmiştir. Harcamaların artması ve gelir artışının geride kalması ile birlikte mali açık GSYİH'nin yaklaşık %5'i civarında kalmıştır. Mart 2025'te İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından artan piyasa oynaklığı CDS primlerini yükselmiş, liranın değer kaybetmesine ve borsa endeksinin düşmesine yol açmıştır. Bu şoklara rağmen, finansal piyasalar ve ekonomik koşullar Nisan ortası itibariyle istikrarlaşma belirtileri göstermiştir.
GÖRÜNÜM
2025 yılında, sıkı para politikası duruşu, beklenen mali sıkılaştırma ve artan belirsizlik nedeniyle zayıflayan küresel büyüme sayesinde ekonomik büyüme hızının geniş anlamda yüzde 3,1 seviyesinde sabit kalması, 2026 ve 2027 yıllarında ise güçlenerek sırasıyla yüzde 3,6’ya ve yüzde 4,2’ye yükselmesi beklenmektedir. Sıkı para politikası ve mali sıkılaştırmanın etkisi ile dezenflasyon sürecinin kademeli olarak devam edeceği, enflasyonun 2025 sonu itibariyle yüzde 29'a, 2026 sonu itibariyle yüzde 18'e ve 2027 sonu itibariyle yüzde 13'e ineceği öngörülmektedir. 2025'te kontrol altında tutulan cari hesaplar dengesinin, düşen emtia fiyatlarına rağmen reel efektif döviz kurundaki değerlenmenin devam etmesi ile birlikte, tahmin dönemi için yaklaşık yüzde 2 olarak öngörülen büyüme yörüngesi doğrultusunda artması beklenmektedir. Kademeli mali konsolidasyon çabaları doğrultusunda, özellikle depremle ilgili harcamalardaki azalma sebebiyle, genel kamu açığının 2025 yılında GSYH'nın yüzde 4,2'si ve 2026 yılında GSYH'nın yüzde 3,6'sı seviyesine düşmesi beklenmektedir.
Yoksulluk oranı 2019 yılından bu yanaki düşüş eğilimini sürdürmüştür: 2021 yılında yüzde 7,6 olarak gerçekleşen yoksulluk oranı 2023 ve 2024 yıllarında tahmini olarak sırasıyla yüzde 5,4 ve yüzde 5,2'ye düşmüştür ve 2025 yılında daha da düşerek yüzde 4,9’a ineceği öngörülmektedir. Güçlü işgücü piyasası performansının yanında asgari ücret artışlarıyla (2025'te yüzde 30) desteklenen ücret gelirinin yoksullukla mücadeledeki ana itici gücü olmaya devam etmesi beklenmektedir. Ancak, yüksek seviyedeki geniş tanımlı işsizlik oranı ve kayıt dışılık göz önüne alındığında, işgücü piyasalarının dışında kalan bireyler büyümeden yararlanamayabilir. Bu grubu yüksek enflasyonun etkilerinden korumak için iyi hedeflenmiş ve esnek sosyal koruma programlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Tahminlerdeki önemli belirsizlikler ile birlikte, riskler aşağı yönlü olmaya devam etmektedir. Yurt içinde özel tüketim halen sağlamdır ve bu durum potansiyel olarak düzeltme sürecini geciktirebilir. Dezenflasyon için gerekli olmakla birlikte, TL’nin değer kazanmaya devam etmesi dış talebi baskılayabilir. Mali konsolidasyonun gecikmesi (özellikle harcama tarafında) ve yapısal reformlardaki yavaş ilerleme, dezenflasyon sürecini daha da yavaşlatabilir. Dış tarafta, özellikle petrol fiyatları olmak üzere düşen emtia fiyatları yukarı yönlü riskler oluştururken, artan küresel ekonomik belirsizlik Türkiye'nin büyüme görünümü için olumsuz riskler oluşturmaktadır.
Son Güncelleme: 23 Nisan 2025