Skip to Main Navigation
GÖRÜŞ16 Haziran 2025

Orman yangınları yaygınlaşıyor ve küresel çözümlerin de yaygınlaşması gerekiyor

Bu görüş yazısı ilk olarak Nasil bir Ekonomi gazetesinde Türkçe olarak yayınlanmıştır.

Orman yangınları Kanada'dan Kazakistan'a, Cezayir'den Avustralya'ya ve Türkiye'den Tayland'a kadar benzeri görülmemiş bir şiddetle yaşanmaya devam ediyor ve insanlar, ekonomiler ve doğal sermaye üzerinde yıkıcı bir etki bırakıyor. Artık mevsimsel veya bölgesel kalıplarla sınırlı olmayan ortalama bir yangın, aşırı bir olay haline gelerek  yıl boyunca devam eden küresel bir tehdit oluşturmakta ve yeni normali şekillendirmektedir.

Geleceğe dönük bir risk olarak algılanan bir olgu artık acil olarak ele alınması gereken bir gerçeklik haline gelmiştir.  Türkiye'de 2021 yılında meydana gelen aşırı yangınlar yıl boyunca 139.500 hektardan fazla ormanı yakmış, dokuz kişinin ölümüne yol açmış, altyapı ve topluluklara zarar vermiş ve birçok sektörü etkilemiştir. Yunanistan’da 2023 yılında gerçekleşen ve 175.000 hektardan büyük bir orman alanının yanmasıyla sonuçlanan orman yangınları AB tarihinin de en büyük yangınlarıdır. Sadece 2025 yılında, iklimin şiddetlendirdiği kurak ve rüzgarlı koşulların etkisiyle Güney Kore şimdiye kadar kaydedilen en ölümcül orman yangınlarını yaşamış, 32 kişi hayatını kaybederken 104.000 hektarlık alan  yanmış ve  yıllık karbon emisyonları normal koşullardaki seviyelerin dört katına çıkmıştır. İklim modelleri orman yangınlarının sıklığının 2030 yılına kadar yüzde 14 ve 2050 yılına kadar yüzde 50 kadar artacağını öngörmektedir. Güney Avrupa'da aşırı yangın sezonu yaşanma olasılığı on kat artabilir. Kazakistan'da orman yangınlarının sayısı son on yılda 2,5 kat artmıştır. Bu orman yangınları daha ölümcül, daha sık ve finansal açıdan daha yıkıcıdır ve çevresel bir zorluğu uluslararası iş birliği, risk paylaşımı ve stratejik yatırım gerektiren bir mali ve makroekonomik acil duruma dönüştürmektedir.

Orman yangınlarının beşeri maliyeti de çarpıcıdır.  Son yıllarda sadece ölüm sayıları artmakla kalmıyor, aynı zamanda peyzaj yangınlarından ( kontrollü yakma ve kontrolsüz orman yangınları dahil olmak üzere) kaynaklı hava kirliliğinin yüzde 90’ı gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere  yılda 1,5 milyondan fazla ölüme yol açtığı tahmin edilmektedir. PM2,5 ile yüklü orman yangını dumanlarından kaynaklı solunum etkileri, orman yangını kaynaklı olmayan PM2,5 emisyonları ile karşılaştırıldığında  daha akut ve toksiktir.

Ekonomik yük ise oldukça ağırdır. 2015 yılında, Endonezya’da yaşanan orman yangınlarının maliyeti ülkenin GSYH’sının yüzde 1,8’ine karşılık gelen yaklaşık 16 milyar ABD$’ına  ulaşmıştır. Avrupa’da, 2010-2020 yılları arasındaki orman yangını kayıpları aşırı hava koşullarının yaşandığı mevsimlerde zirveye çıkarak ortalama yıllık 8–10 milyar EUR seviyesine ulaşmıştır. Küresel olarak, 2010 ile 2020 yılları arasında orman yangınlarının ekonomik maliyeti bir önceli on yıllık döneme göre dört kat artarak yaklaşık 82 milyar ABD$’na ulaşmıştır. Orman yangını hasarları sebebiyle yapılan  sigorta ödemeleri şu anda yıllık 10–15 milyar ABD$’na ulaşarak hem kamu hem de özel sigortacıları büyük baskı altına almıştır.  Öte yandan, bu yükün en ağır bölümü mali hareket alanı sınırlı ülkeler ile toparlanma için en az donanıma sahip yoksul kırsal topluluklar üzerine düşmektedir.

Bu tablo, işbirliği ve önleme tedbirlerinin  ekonomik gerekçesini daha da acil hale getirmektedir. Söndürme için yapılan büyük yatırımlara rağmen, kanıtlar oldukça açıktır: sadece daha fazla yangın söndürme ekipmanına yatırım yapmaya devam edemeyiz. Birbiriyle neredeyse aynı iki Avustralya orman yangınının karşılaştırması (biri 1952'de, diğeri 2020'de) üstün modern araçlar kullanıldığında bile her iki yangının da kontrolden çıktığını göstermiştir. Tek başına söndürme çabası işe yaramaz.

İyi bir haber vermek gerekirse; önleme çabaları işe yarıyor ve karşılığını veriyor.  Yangın söndürmeye göre daha maliyet etkindir ve çok daha fazla getiri sağlıyor. Avrupa’da, önleme çabalarına harcanan her 1 dolar 3 dolara kadar tasarruf sağlayabilirken , birçok önlem  (yakıt yönetimi ve erken uyarı sistemleri gibi) on dolardan fazla fayda üretmektedir. Bunlar herhangi bir maliye bakanının, kalkınma bankasının veya özel yatırımcının destekleyebileceği getirilerdir.

Erken uyarı teknolojilerini, orman seyreltme, topluluk katılımı ve ekosistem restorasyonunu bir araya getiren Entegre Yangın Yönetimi (EYY) sistemleri, mevcut en akıllı yüksek etkili yatırımlardan birini oluşturmaktadır. Türkiye’nin Dünya Bankası tarafından desteklenen 400 milyon ABD$ tutarındaki İklime Dirençli Ormancılık Projesi, bunun önde gelen bir örneğidir. Orman yangınının tüm yaşam döngüsünü -hazırlık ve araştırmadan acil müdahale ve yangın sonrası iyileşmeye kadar- kapsayan proje aynı zamanda ormanları ve orman köyü topluluklarını çözümün merkezinde tutmaktadır. Proje, harcanan her 1 dolar için, turizm ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal sermaye bakımlarından en az 3 dolarlık fayda sağlamaktadır ve karbon tutma faydaları dahil edildiğinde bu fayda 14 dolara kadar çıkmaktadır.

Artan kamu borçları ve daralan yardım bütçeleri göz önüne alındığında, dirençliliği finanse etmek daha akıllıca harcama yapmak ve daha az kaynakla daha fazla iş yapmak anlamına gelmektedir. Çevre dostu mali transferlerden, orman dirençlilik tahvilleri gibi yenilikçi karma finans araçlarının yaygınlaştırılmasına ve karbon piyasalarının araştırılmasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan çözümler mevcuttur. Bunlardan bazıları ölçeklendirme için hazır olsa da, bazılarının etkili olabilmesi için  kolaylaştırıcı politikalara ve kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Orman yangınları sınır tanımamaktadır. Doğası gereği sınır aşan bir özelliğe sahip olan yangınların etkileri hava kalitesi, ticaret, karbon piyasaları ve su döngüleri gibi boyutlar arasında dalga dalga yayılmaktadır. Bunlarla başa çıkmak için eşgüdümlü küresel müdahaleler gerekmektedir. Avrupa’nın Birlik Sivil Koruma Mekanizması (UCPM) bu dayanışma ruhunun önde gelen bir örneğidir. AB üye devletleri ve altı ilave ülkeden oluşan UCPM, rutin olarak afetlerle karşı karşıya kalan ülkelere kaynak aktarmaktadır ve orman yangınları bunların en yaygınlarından birisidir. Dünya Bankası yatırımı ile kriz yönetimi ve acil durum müdahale kapasitesi önemli ölçüde güçlendirilen Romanya, diğer UCPM katılımcılarını düzenli olarak destekleyen hayati bir ilk müdahaleci haline gelmiştir. Bu gibi sınır ötesi acil durum ittifakları, daha geniş çaplı bölgesel ve küresel işbirliği için güçlü bir model sunmaktadır. Acil durumlara yönelik eşgüdümlü müdahaleler olsa da, yangın önleme için dirençli ormanlar üzerinde  odaklanan küresel ölçekle koordine edilen, sınır ötesi işbirliğini mümkün kılan,  riskleri eşit bir şekilde dağıtan ve yatırımları önleme, hazırlık ve topluluk odaklı çözümlere yönlendiren bir finansal ve politika çerçevesine ihtiyaç duyulmaktadır.

İklim kaynaklı riskler hızlandıkça, toplu ekonomik öngörü ve işbirliğine duyulan ihtiyaç yadsınamaz hale gelmektedir. Ülkeler ormanları daha dirençli hale getirmek ve yangın riskini büyük ölçüde azaltmak için birlikte hareket etmelidir. Doğru yatırım bileşimi, uyumlu politikalar ve bölgesel dayanışma ile, hayatları ve doğal sermayeyi koruyabilir ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin temellerini güvence altına alabiliriz.

Bu sadece yangına karşı bir mücadele değil; ekonomik istikrar, halk sağlığı ve yaşanabilir bir gelecek için verilen bir mücadeledir. Kaybetmeyi göze alamayacağımız bir mücadeledir.

Bloglar

    loader image

YENİLİKLER

    loader image