GÖRÜŞ

İnşaat Patlamasına Aldırmayın: Türkiye’nin Büyüyen Şehirleri Kalkınma için Faydalı Oldu

9 Haziran 2015


Martin Raiser Brookings Blogs

Türkiye’de üç buçuk büyüleyici ve değerli yılı geride bırakırken, birçok izlenim arasında bir konu özellikle öne çıkıyor: Türkiye’nin son otuz yıldaki olağanüstü şehirleşme deneyimi ve bunun ekonomi için ve daha genel anlamda sosyal kalkınma için ifade ettiği önem.

Ankara’yı ilk kez ziyaret edenler için, şehri çevreleyen çevre yolunun kenarında inşa edilen ve geceleri kırmızı, yeşil ve mavi renklerle aydınlatılan, yeni imara açılan bir vadinin tepesinde yer alan, çeşmeler ve camiler ile donatılan, karşısında daha varlıklılar için yapılan teras evlerin yer aldığı toplu konut siteleri göze çarpıyor. Bu, Ankara’nın üst üste beş dönemdir görevde olan Belediye Başkanı Melih Gökçek için bir prestij projesi. Proje başkentte 1990’larda başlatılan ve halen devam eden ilk kentsel yeniden inşa projelerinden birisi olan modernist Dikmen Vadisi projesinin 2000’li yıllar sonrasındaki bir tekrarı niteliğinde.

Kentsel gelişim  bugün Türkiye’de önemli bir tartışma konusudur. Kentsel altyapı tesisleri için düzenlenen açılış törenleri ile geleneksel yerleşimlerin yeniden imarına veya tarım arazilerinin yeni inşaatlar için imara açılmasına karşı düzenlenen protesto gösterileri de gündelik gündemde eşit ölçüde yer tutuyor. Türkiye’nin kentsel nüfusunun son otuz yılda iki kattan fazla arttığını ve bugün 50 milyonu aştığını düşündüğünüzde bu şaşırtıcı bir durum değildir. Güney Kore dışında başka hiçbir ülke 1960’lardan bu yana daha hızlı şehirleşmemiştir.     

Bu konudaki genellikle hararetli geçen iç politika tartışmaları, uluslararası bir karşılaştırma yapıldığında Türkiye’nin şehirleşme deneyiminin kayda değer bir başarı olduğu gerçeğinin üzerini örtmektedir. Kısa süre önce yayınlanan bir Brookings Raporunda büyüyen piyasalar ve artan istihdam fırsatları bakımından dünyadaki en dinamik 10 şehir arasında 4 Türk şehri (İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara) sayılmaktadır. Bu, aşılmayı bekleyen zorluklar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Ancak Türkiye çok belli olmasa da hızlı şehirleşme ile birlikte yaşam standartlarında sürdürülebilir artışlar sağlamayı başarabilmiştir. Şekil 1’de de görülebileceği gibi, çok az ülke 1980’lerden bu yana yüzde 10’nun üzerinde şehirleşme hızı ile kişi başına gelirde 5.000 ABD$’dan (SAGP döviz kuru üzerinden) fazla artışı aynı anda başarabilmiştir. Şili, Malezya, Çin, Güney Kore, Botsvana ve birkaç OECD ülkesi ile birlikte Türkiye de bu ülkeler arasında yer almaktadır. Diğer ülkelerde, şehirleşme ya politika tarafından engellenmiştir (Hindistan’da olduğu gibi) ya da plansız ve devlet desteğinden yoksun bir şekilde ilerlemiş ve gecekondu bölgelerinde veya kentsel yayılma alanlarında yığınlaşma kazanımlarının yok olmasına yol açmıştır.

Stephen Karam liderliğindeki bir Dünya Bankası ekibi tarafından kısa süre önce hazırlanan Türkiye’de Şehirleşmenin İncelenmesi raporu Türkiye’nin şehirleşme deneyimini başarılı kılan koşulları ve tercihleri anlamamıza yardımcı oluyor. 

Türkiye’nin deneyimlerinin anlaşılabilmesi için kilit öneme sahip bir faktör, kentsel arazilerin büyük bir bölümünün merkezi hükümet mülkiyetinde olmasıdır. Dolayısıyla, kırsal alanlardan kentlere göç eden insanlar bu araziler üzerine yerleşmişlerdir. Buna devlet tarafından başlangıçta göz yumulmuş, intifa hakkı verilmiş, daha sonra yasal mülkiyet hakları tesis edilerek bu mülklere yatırım yapmaları sağlanmış ve belediyeler tarafından kamu hizmetlerine bağlantıları yapılmıştır. Türkiye böylelikle gecekondu mahallelerinin oluşumunu engellemiş ve aynı zamanda ekonomik fırsatlar doğrultusunda şehirlere göçü teşvik eden mülkiyet hakları tesis etmiştir. 1980’lerin sonlarından başlayarak ve geçtiğimiz on yıllık dönemde hız kazanarak, bu göçmen yerleşimleri modern konut projelerine dönüştürülmüştür. Devletin toplu konut idaresi olan TOKİ’ye devlet arazileri üzerinde imar hakları verilmiş, mevcut yerleşimcilere mevcut konutlarını vermeleri karşılığında modern daireler teklif edilmiştir. Artan yoğunluklar, kendi kendini finanse eden bu modeli yaşayabilir hale getirmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de şehirleşme sadece iyileşen ekonomik fırsatlar ile değil, aynı zamanda insanların temel hizmetlere erişiminde iyileşmeler ile de ilişkilendirilmiş, böylelikle yığınlaşmanın ekonomik faydalarını pekiştirmiştir.


Image

Not: Yatay ve dikey çizgiler, şehirleşme hızlarındaki ve kişi başına düşen gelir artışlarındaki değişimlerin örneklem ortalamalarını temsil etmektedir. Kaynak: Dünya Kalkınma Göstergeleri, Dünya Bankası, 2014. Grafik Türkiye’nin Deneyimleri raporundan alınmıştır.


Türkiye’nin şehirleşme öyküsünde iki spesifik politika tercihi eşit düzeyde öneme sahiptir. Bunlardan birincisi 1984 yılında çıkarılan ve İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde şehir planlamasını ve kamu hizmetleri sunumunu şehirlerin ekonomik ayak izi doğrultusunda büyükşehir belediyesi düzeyinde konsolide eden Büyükşehir Belediyesi Kanunu'dur. Bu model, kentsel gelişimi ve kritik belediye altyapı tesislerine yapılan yatırımların koordinasyonunu büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. İkinci politika tercihi ise özellikle ulaştırma olmak üzere bağlantı altyapısına merkezi yönetim tarafından yapılan yatırımlardır. 1930’lu yıllarda demir yolları ile başlayarak, birbiri ardına göreve gelen hükümetler ulaştırma altyapısının ekonomik kalkınma ile aynı hızda gelişmesini sağlamışlardır. Bu durum Anadolu’nun kıyılardaki ticaret merkezleri ile bağlantısını kurmuş ve Türkiye’nin 1980’den sonra dünya ile sağladığı ekonomik entegrasyonun daha fazla yurt içi entegrasyon ve bölgesel yakınsama ile ilişkilendirilmesini sağlamıştır. Şekil 2 bunun ekonomik faaliyetin ikincil şehirlere doğru yönlenmesinde nasıl kendini gösterdiğini ve bazılarının “Anadolu Kaplanları” olarak adlandırdığı şehirlerin doğmasına nasıl yol açtığını ortaya koymaktadır.

Türkiye birçok bakımdan Ekonomik Coğrafyayı Yeniden Şekillendirmek başlıklı 2009 Dünya Kalkınma Raporu'nda yer alan tavsiyeleri takip etmiştir – ve deneyimleri gelişmekte olan dünyada incelenmeyi hak etmektedir. Bu blog yazısından sonra, Türkiye’nin şehirlerini büyüme lokomotiflerinden küresel beceri mıknatıslarına ve yenilikçilik ve sosyal değişim ortamlarına dönüştürmek üzerinde odaklanan bundan sonraki gündemini inceleyeceğim.


Image

Kaynak: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından toplanan anket verileri 


Medya İletişim
Ankara
Tunya Celasin
tel : +90-312-4598343
tcelasin@worldbank.org

Api
Api

Welcome